“İnançla inançsızlık arasında sürekli dolaşıyorum. Sonsuzluk kavramı beni korkutuyor, 5 milyon yıl içinde benim 30 senelik ömrüm nedir ki? Ayrıca bu ömrü 6 milyar insanlapaylaşıyorum. Ben kimim o sonsuzluk içinde? Okadar önemsizsem mutsuzluğum niye var?"
Yazar: Selin Akbaş
Sofya’da Bir Hafta Sonu
Havalimanından son olarak Mavrud üzümünden üretilen bir şarap alıp güncemi yazmaya devam ediyorum. Avrupa’da yalnız gezdiğim şehirler listesine bir yenisini daha eklemenin hüznü çöküyor gözlerime, bir an önce eve gitmek istiyorum.
Weight of Feelings
But it is not courage that has brought me here today, to begin writing in a language other than my mother tongue. Rather, it is the weight of feelings that demands to be set down—even if not in my native tongue.
Şehzade(başı) Camii Avlusu’nda
Sinan burayı Sultan’a layık görmeyip Sultan’ın yirmi iki yaşında ölen oğluna vermiş ama burasının benim için Süleymaniye’den daha değerli olacağını hesap edememiş.
Olomouc 102
Yazmak hiçbir şey değilse de iç dökme işidir neticede.
Olomouc 101
Bana daha Olomouc’a gitmeden “Olomouc’a bayılacaksın” demişti; öyle de oldu. Şimdi ben de bana çeşitli mecralardan ulaşan Euroculture öğrencilerine aynı şeyi yazıyorum: You will love Olomouc!
Dobrý den!
Bundan yaklaşık iki sene kadar önce hayatımı böylesine değiştirecek, aşkla bağlanacağım, akademik hayatımı adayacağım bir ülkeye gideceğimi tahmin bile edemezdim.
Père-Lachaise’de Bir Tarihçi
Hayatta beni en çok mutlu eden aktivitelerden birini çok sevdiğim yalnızlığım, sevgili yağmur ve arada bir çıkarıp müzik dinlediğim kulaklığımla birlikte gerçekleştiriyordum.
Kimse bilmez
Bir hayal kurdum. Öylesine güzel ve öylesine zor. Büyüsüne kapılmamak için düşünmekten çekiniyorum. Bulunduğum noktadan o kadar uzak ki gerçekleştirememekten korkuyorum. Belki bir gün...
Yirmi beş eksi bir
Yirmi beş yaşıma aylar kala sadece geleceğe dair umudumun ve bugüne dair mutluluğumun artmasını diliyordum.